
Yıldönümü anısına: Hoş geldi, safalar getirdi!
Bugün 4. yılımız doldu beraber. Gerçi kutlamamızı (kavuştuğumuz gece olduğu için) Kadir Gecesinde yapmayı tercih ediyoruz. Ama yılın aynı zamanında, aynı mevsiminde bu yıldönümünü anmak da bir başka heyecan oluyor.
Biz 4 sene önce anne baba olduk. 4 sene önce kalbimiz nur, günlerimiz neşe, evimiz huzur doldu. Bu kadar zamanda sayısız cicili bicili kıyafet, oyuncak, bakım malzemesi gelip geçti elimizin altından. Her birinin gidişi Enes’in büyümesini imledi. Bu yüzden en sevdiklerimizi bile okşayıp koklayıp çıkardık elden.
Gigabyte’lar dolusu fotoğraf ve video kaydettik şu dört yılda. Kimine o kadar sık ve o kadar çok baktık ki artık kalplerimizin odacıklarında nakşoldu sanki. Kimine de belki hiç bakamayacağız, sıra gelmeyecek. Ama hep Enes’in gülüşünü, bakışını, rengini bir an bile olsa saklayabilmek istedik, geçip gitmesin, hep bizimle kalsın diye. Fakat her şey geçiyor. Yine de biz hep kalıcılığa hasretiz, ne tuhaf.
Birlikte uzun ve kısa yollar kat ettik, nice güzel yer gördük, onlarca iyi insanla beraber olduk. Oyunlar oynadık, şakalar yaptık birbirimize. “Kütür kütür uyuduğumuz” da çok oldu, beraber yemek yaptığımız da. Kâh evin tadını çıkardık, kâh sokaklarda başıboş dolaştık (elbette elimizde limonlu sodamızla).
Beraberliğimizin tadı her geçen gün ve ayla daha da demlendi. Çünkü artık aramızdaki sevgi ilişkisi karşılıklı hale geldi. Beşiğinde yatarken agu bugu sesler çıkaran cennet kokulu bir bebek elbette çok seviliyor. Ama sabah evden çıkmadan size gelip “bi sarıliyim…” diyen bir çocukla aranızdaki sevgi ile kıyaslanamaz. Hele bu çocuk size sarılırken “anne akşama piyaz yap, tamam mı!” diye komik komik sipariş de veriyorsa…
Hele uyumadan önce “Baba beni sevdiğiniz için çok mutluyum” deyiverip kalbinizi eritiyorsa…
Sofradan kalktıktan 20 dakika sonra “anne ben acıktım. Hadi (mutfağa) gidip ne yesem ne yesem diye bakalım” diyorsa…
Gecenin üçünde yüksek ateşten çenesi düştüğü için sizi de iyice ayıltıyor, sizi uzun uzun konuşturup uykunuzu tamamen dağıttığı bir anda “hadi artık yatalım” diyerek lafınızı ağzınıza tıkayıp uyuyuveriyorsa…
Su istediğinde bardağı iade ederken “zahmet oldu, teşettürler babacım” diye boyundan büyük konuşuveriyorsa…
Apartmandan çıkar çıkmaz, mevsim ne olursa olsun yerden bir yonca, bir çimen, bir yaprak, bir karahindiba bulup “anne bu senin çiçeğin!” diyerek gönlünüzü okşuyorsa…
Elini kulağına koyup hayali bir iş arkadaşıyla hayali bir iş görüşmesi yaparken sizin telefonda iş arkadaşınızla konuşurken farkında olmadan yaptığınız her bir mimik ve jesti taklit ediyorsa…
Sofra duasını vazife edinip birden bire “Allahım annemi babamı bağışla amin” diye dua ediverirse…
Durup dururken yüzünüze gülümseyerek uzun uzun baktığında ve siz “Niye öyle bakıyorsun?” diye sorduğunuzda “Çünkü sen çok tatlısın.” deyiverirse…
Bebekliğini bir rüya gibi hatırlıyorum, elbette muhteşemdi. Ama -birazcık geç de olsa- dil gelişimi sayesinde tattığımız lezzetler bambaşka… Bilişsel gelişim de hakeza… Kendi başarılarının farkına varıp bunların tadını çıkardığını görmek nasıl da mutlu ediyor bizi…
O yüzden “Anne, çişimi yaptım, lazımlığı da tuvalete döktüm” diye mutfağa geldiğinde jet hızıyla olay mahalline gitmeden önce “Aferin sana!” deyip gülebiliyorsunuz. Siz uyurken baharat çekmecesinde yaptığı zencefilli soğanlı şeker yemeğini takdirle karşılıyorsunuz. Haftalarca uğraşıp k sesini çıkardığında ve nihayet özenerek “balıKKK” dediğinde sizin için artık “balıKKK” doğru telaffuz haline geliveriyor.
Bu dört yıl çok sevgi, çok şükür ile geçti. Sık sık da takdirle… Kendimizi takdir ettik. Aferin bize, dedik sık sık, yalan yok. İyi ki yapmışız, iyi ki yapabilmişiz, iyi ki zihnimizi kalbimizi kucağımızı açabilmişiz dedik. Yoksa bütün bu ışıklı anıları, cennet esintisi gibi gülüşleri, bu genişleyen kocaman kalpleri nasıl edinebilirdik?
Bir gece yatmadan önce Enes’le şu konuşma geçti aramızda:
– Anne bi şey söylicem. Sen iyki benim oğlum oldun. Beni seviyo musun?
– Evet oğlum, seni çok seviyorum.
– Baba? Baba da beni seviyo mu?
– Evet oğlum, baba da seni çok seviyor.
– Hıııı… Ben de sizi çok seviyo’um.
Bu anıyı her hatırladığımda kalbimi o ilk andaki aynı noktada buluyorum: Ölsem de gam yemem noktası.
Nice yıllara güzel oğlum. Hoş geldin, iyi ki geldin, safalar getirdin.
31/5/2023 2:41

