• Bizim Hikayemiz

    En aydınlık gece

    Oğlumuzla ilk gecemiz Kadir gecesi diye bilinen geceydi. Evimize rahmet yağıyordu sanki, kalplerimiz öyle ferah, öyle sevinçli… Kadrini bilelim birbirimizin diye dua ettik. Evvelki geceden beri heyecanlıydık zaten, bir de sabahtan beri oğlumuzun heyecanı, üstüne misafirler, iftar telaşesi, telefonlar, konuşmalar, ağlaşmalar filan derken çok yorulmuştuk. Henüz huyunu suyunu öğrenmek için fırsatımız olmamıştı ama nurdan aydın, baldan tatlı oğlumuz belli ki sakin tabiatlı bir çocuktu. Çok fazla yeni insan görmüş, belki şaşırmış, ama kesinlikle o da yorulmuştu. 19:30 civarı uyudu yavrucak. 22:00’ye doğru nihayet başbaşa kaldık. Oğlumuz, enis-i kalbimiz Enes’imiz mışıl mışıl uyuyordu ama biz henüz yarım günlük bile olmayan anne babalığımızın heyecanıyla hiç uyuyamayacak gibiydik. Onu seyrediyor, uyandırmaktan korkuyor, uyanmasını…

  • Bizim Hikayemiz

    Küçük kuş yuvamızda

    Bir gün baksam ki gelmişsin…Hasretin içimde sonsuzluk kadar.Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz.Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. Yavuz Bülent Bakiler Kollarımda bembeyaz, bir nur topu gibi yavrumla çıktık kurumdan. Arabamıza binmek üzereyken birinin adımı ünlediğini duydum. Az önce, içeride tanıştığımız, yavrusuna henüz kavuşmuş hanımlardan biriydi. Elime bir torba bebek bezi tutuşturdu “Bu size olur ancak” diye. Hazırlandıklarından daha büyükmüş yavruları 🙂 Kurumda sıkı sıkı tembihlemişlerdi, “Aşı takiplerini siz yaptıracaksınız, çocuğun kaydını kendi hekiminize aktarın hemen.” diye. Aile hekimliği pek yakındı, “Gidelim onu yapalım önce.” dedik. Ben kuzumla arkaya oturdum, babamız yoldaki taşlardan sakınarak arabayı sürdü. Hekimimize kayıt yaptırdık, aşı zamanı gelmiş dediler. Hemen oracıkta aşılarını yaptılar. “Annesi hemen bugün yıkamayın” diye onlar da…

  • Bizim Hikayemiz

    İkiydik, üç olduk!

    Gece kendimizi zorlayarak biraz uyuyabilmiştik. Yapılacak işler vardı. Eve nasıl ve kimlerle döneriz belli olmaz diye her yeri derleyip toparlamıştım yatmadan önce. Sabah kalplerimizin yerinde sanki birer kuşla uyandık. Ne giyecektik o bile büyük mesele olmuştu şimdi. Ne giyersek bizi daha sevimli bulurdu acaba? Hangi gömlek, hangi ceket rahat verirdi bize? Üfff zaten ter basıyordu heyecandan! Mutlaka rahat bir şeyler olmalıydı giyeceklerimiz. Ben bir de, sanırım Ayşe’nin tavsiyesiyle, bebeğimi tenime temas ettirebileceğim bir kıyafet aradığımı hatırlıyorum. Bebeğimizin ne kadarlık olduğunu bilmediğimiz için, eğer çok küçükse ten tene temas ederek tanışmanın iyi olabileceği fikrinden hareketle gömlek gibi bir şeyler bulmaya çalıştım. Nasıl bir görüşme olacağını, sonrasında ne olacağını bilmiyorduk ki… Eve…

  • Bizim Hikayemiz

    Bekleyiş

    Başvurumuzdan itibaren süresi belirsiz bir bekleyişe durmuştuk. Elbette ara ara soruşturuyor, daha ne kadar bekleyeceğimizi tahmin etmeye çalışıyorduk. Ama bekleyişimiz hiçbir zaman coşkulu ve hareketli olmamıştı. Yıllardır sadece arkadaşlarımın çocuklarına hediye almak için girdiğim, eğreti eğreti gezip bir an önce işimi halledip çıktığım bebek mağazalarına bile gitmedim o süreçte. Alıcı gözle bile bakmadım hiçbir bebek eşyasına. Sekiz-beş memur hayatlarımıza devam ederken, Biber’i okşar severken, günleri birbirine bağlayıp üstüste yığarken bekliyorduk oğlumuzu, beklemiyor gibi. Beklesen de olur, beklemesen deBen bir gök kuruşum sırmalı kesendeGecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesindeHangi ses yürekten çağırır beni sanaGeleceğim diyorum, takvim sorma bana-Ihlamur çiçek açtığı zaman. Bahattin Karakoç Kimselerin haberi yoktu bizim bekleyişimizden. Sadece ailelerimiz ve birkaç…

  • Kitaplar

    Kitap: Sisle Gelen Çocuk

    Oğulcuğumu beklerken okuduğum, senelerdir kalbimde buğusunu taşıdığım bir güzel kitabı daha anlatmak istiyorum. Mirna uzun zamandır üzgün ve hasta olan, çok ağlamış bir kadındır. Kardeşinin ısrarı ile evden çıkmaya güçlükle ikna olur ve her adımında “bundan sonra eve döneceğim” diyerek civarda dolaşır. Sokağı sis basmıştır ve Mirna sisin içinde hiç kimsenin olmayan, isimsiz, çorapsız bir çocukla karşılaşır. Mirna çocuğa “Benimle gelmek ister misin? Şeye.. şeye kadar sana bakarım…” der, çocuk “Ben gidinceye kadar…” diye tamamlar. Anlaşırlar. Çocuğa Tim adını veren Mirna onu çok uzun zamandır toplayıp temizlemediği evine götürür. Ve ilk iş olarak Tim’e sıcak bir banyo hazırlar. Çilekli duş jelinin kokusunu çok seven Tim, Mirna görmeden bütün şişeyi küvete…

  • Bizim Hikayemiz

    Başvuru: Onaylanabileceklerden miyiz?

    Evrakımızı tamamladığımızda başvuru için hazırdık. Bilemiyorum, önceki yazılarda ne kadar ifade edebildim ama başvuruya kadarki süreçte pek çok psikolojik sınavdan geçtiğimizi hissettik. Sanki kararlılığımız, metanetimiz test ediliyordu. Yine de hiçbiri başvurunun kendisi kadar zor olmamıştı. Olayın somut tarafı şöyle oldu: Dosyamızla beraber kuruma, sosyal çalışmacımıza gittik. Evrakımızı aldı, bizimle tercihlerimiz ve durumumuz hakkında konuştu. Dosyamızı kurula sunulmak üzere hazırladı. Sürecin devamıyla ilgili bilgi verdi. Kurumdan ayrıldık. Olayın bir de benim evrenimde algılanan tarafı vardı ki o da şöyle oldu: İki sene önce kuruma ilk kez gittiğimizde görüştüğümüz, aceleci ve dümdüz tavrından incindiğim ‘derhal adam‘la muhatap olduk. Ne çocuğa ne de orada bütün hassas duygularıyla var olan bize karşı azıcık bir…

  • Bizim Hikayemiz

    Hayâl sürgünü

    Uzun yıllar önce bir dostumuz rüyasında bizi görmüş. Hatta önce bizi görmemiş de öldüğümüzü öğrenmiş ve cenazemize katılmış. Rüyanın devamında öğrenmiş ki ölen biz değilmişiz de bizim yedi yaşındaki yavrumuzmuş. Bu, görenin bile hiçbir anlam yüklemeyeceği absürd bir rüya olabilir, herkes bazen böyle acayip rüyalar görür. Ama bu rüyayı duyduğumda kalbimde uçuk çıkmıştı, günlerce sızım sızım sızlamıştı kalbim. Çünkü bu, rüya değil gerçek olabilirdi. Gerçekten birimiz veya ikimiz birden ölmüş olabilirdik. Gerçekten yedi yaşında bir çocuğumuz olabilirdi. Gerçekten onu kaybetmiş olabilirdik. Ama gerçekte o yoktu ve onu kaybetmemiştik. Ezeli dostum anksiyete bu rüyayla ve onun sunduğu zengin ihtimallerle günlerce beslendi. Sonunda nihayet sakinleştiğimde bir kez daha bizim için “mümkün dünyaların…

  • Bizim Hikayemiz

    Başvuru Hazırlıkları

    Başvuru için gereken evrakların listesini ta bilgi almaya gittiğimiz gün almıştık. O liste iki sene eşimin cüzdanında gezdi. Sonra bir gün vakti geldi demek ki “Madem karar verdik, haydi yapalım” dedik. Kalabalık gibi görünen ama tamamlaması çok da zor olmayan bir listeydi: İkişer vesikalık, yaşantımızı gösterir beş fotoğraf, vukuatlı nüfus kayıt örneği, öğrenim durumu belgesi, adlî sicil raporu, sigorta primi, tapu/araç ruhsatı gibi temini basit evrakın yanı sıra devlet hastanesinden alınacak heyet sağlık raporu isteniyordu. E-devlet sayesinde sağlık raporu hariç hepsini hallettik. Fakat cânım devletimin cânım kurumu, yine cânım devletimin diğer cânım kurumunun verdiği e-imzalı resmi evrakı kabul etmeyip ille de ıslak imzalı istedi, biraz uğraştık. Neyse… İşin büyüğü heyet…

  • Bizim Hikayemiz

    Fil Anne

    Korkular, umutlar, endişeler, heyecanlar kalplerimizi hâlden hâle geçirirken zaman da akıp gitti. Hayatımız da aynı kalmadı hiç. Güzel zamanlar da oldu, zor zamanlar da… Bir kez karar vermiştik ya sanki gerisi çok basit, önemsiz, herhangi bir zamanda yapıvereceğimiz bir iş gibi görünüyordu. Kuruma bilgi almaya gittiğimiz o ilk gün evlat edinme başvurusu için gerekli evrakın yazılı olduğu listeyi de almıştık. İki sene boyunca eşim o listeyi cüzdanında taşıdı. Ama bir türlü yapamadık. Listeyi tamamlamadık. İki kocaman sene… Hep bir şeyler oldu ve “Şu bitsin hele…”, “Bunu bir atlatalım inşallah…” dedik durduk. İki sene boyunca evlat edinme kararı beynimizin kıvrımlarında, kalbimizin odalarında bir köşede öylece kaldı. Bu süreçte birkaç araştırma denemesi,…

  • Bizim Hikayemiz

    Korkular… Endişeler…

    Evlat edinme kararı hiç de kolay değil. Karar sürecinde pek çok endişe, korku, merak, umut ve heyecan var. Karar verme ve başvuru süreci bu çeşitli duyguların yoğunluğuna göre uzayabiliyor, hatta sonlanabiliyor. Bu yazıda hatırlayabildiğim kadarıyla o korku ve endişeleri hangi cevaplarla teskin edip başvuruya ikna olabildiğimizi anlatmaya çalışacağım. ‘Ya bir gün bizden alınırsa?..’ Çok küçük bir ihtimal ama yine de mümkün. Fakat doğrusu, biz bu korkuyu hemen hemen hiç yaşamadık. Çünkü, daha önce anlattığım üzere, biz yola koruyucu ailelik fikriyle çıkmıştık ve çocuğun biyolojik ailesiyle bağının devam etmesine bir itirazımız yoktu. Zira çocuğun sahibi olamayız. Bu yüzden bu korkuyu evlilik öncesinde ‘Ya boşanırsak?’ diye korkmaya benzetiyorum. Çok garantici düşünmeye alışığız…