Mahkeme
Yasaya göre evlat edineceğimiz çocuğa bir sene bakım vermiş olmalıydık ve işte vermiştik. Bu bir senede kurumdan görevlilerle birkaç kez irtibata geçtik, bir kez de ziyaretimize geldiler. Önceden söylemişlerdi bu ilk yılımızda ailemiz hakkında, Enes’in bize uyumu hakkında raporlar tutacaklarını. Bir senemiz dolunca hemen adliyede aldık soluğu: Aile mahkemesine evlat edinmek için başvurduk. İlla ve mutlaka onu nüfusumuza almalıyız, diye bir tutkumuz yoktu. Ama aile olmak için bir sürece girmiştik ve bu adımın da tamamlanması gerekiyordu. Yine de resmi bir iş yapmanın, mahkemeye başvurmanın bir gerilimi oldu. Dava dilekçemizi vermek üzere evden çıkarken bile kalbim titreyerek besmele çekiyordum. Tereddüt ve cesaret… Heyecan ve endişe… Besmele… Besmele… Ömrümde ilk kez davacı…
Panik!
Ramazan’ın son haftasındaydık. Perşembe akşamı eşim beni iş yerimden aldığında eve gideceğimizi söyledi. Halbuki planımız öyle değildi. Yorgun olduğunu, önce eve gitmek istediğini söyleyince ses etmedim. Eve geldik. Hemen ilk dakikalarda “Gel” dedi “otur, sana bir şey söyleyeceğim”. Bismillahirahmanirrahim!.. Hayırdır inşallah? İnsanın aklına neler gelmez ki böyle bir girizgâhla… Hepsi de olumsuz şeyler… Bir saniye içinde kırk felaket senaryosu yazıp hazır ettim kenarda. O andan bir buçuk iki saat önce eşimi “derhal adam” aramış ve ertesi gün 10’da kuruma gelmemizi söylemiş. (Bir derin nefes aldım, kimse ölmemiş, kimse ölümcül hastalığa yakalanmamış ve kocam beni aldatmıyormuş. Diğer her şey için “gönder gelsin” moduna geçtim) Sebebini sorunca “Evrak işleri uzun sürebilir.” demiş…
Kurumdan İlk Ziyaret
Başvurumuzu yaptıktan sonra hiç bitmeyeceğini sandığımız, hatta bir ara başvuru yaptığımızı bile unuttuğumuz uzun bir bekleyiş başladı. Başvuru öncesindeki hazırlıklar esnasında yaşadığımız koşturmaca bitmişti. Şimdi sessiz ve sabırlı bir bekleyiş vardı. Epey sessiz… Başlarda birkaç haftada bir yolumuzu düşürüp ya da telefon edip sıramızı soruyorduk. Pek ilerleme olmuyordu açıkçası. Oysa sosyal hizmetler görevlimiz “tahminen 8-9 ay içinde bebeğinize kavuşursunuz” demişti. Aylar geçiyordu, canımız sıkılmıştı. Yavaşlığın nedenini merak edip sorduk. “Devletin biyolojik ailelere desteği arttığı için evlat edinilmek üzere devlet korumasına emanet edilen bebeklerin sayısı azaldı” dediler. Üzülemedik, çok şükür dedik. Sürekli telefon etmekten yorulduk, aramayı bıraktık. Derken bu sefer müdürlükten onlar aradılar. Heyecanlandık. “Ahmet Bey sizin evin oradayız, müsaitseniz ziyaret…
Başvuru: Onaylanabileceklerden miyiz?
Evrakımızı tamamladığımızda başvuru için hazırdık. Bilemiyorum, önceki yazılarda ne kadar ifade edebildim ama başvuruya kadarki süreçte pek çok psikolojik sınavdan geçtiğimizi hissettik. Sanki kararlılığımız, metanetimiz test ediliyordu. Yine de hiçbiri başvurunun kendisi kadar zor olmamıştı. Olayın somut tarafı şöyle oldu: Dosyamızla beraber kuruma, sosyal çalışmacımıza gittik. Evrakımızı aldı, bizimle tercihlerimiz ve durumumuz hakkında konuştu. Dosyamızı kurula sunulmak üzere hazırladı. Sürecin devamıyla ilgili bilgi verdi. Kurumdan ayrıldık. Olayın bir de benim evrenimde algılanan tarafı vardı ki o da şöyle oldu: İki sene önce kuruma ilk kez gittiğimizde görüştüğümüz, aceleci ve dümdüz tavrından incindiğim ‘derhal adam‘la muhatap olduk. Ne çocuğa ne de orada bütün hassas duygularıyla var olan bize karşı azıcık bir…
Başvuru Hazırlıkları
Başvuru için gereken evrakların listesini ta bilgi almaya gittiğimiz gün almıştık. O liste iki sene eşimin cüzdanında gezdi. Sonra bir gün vakti geldi demek ki “Madem karar verdik, haydi yapalım” dedik. Kalabalık gibi görünen ama tamamlaması çok da zor olmayan bir listeydi: İkişer vesikalık, yaşantımızı gösterir beş fotoğraf, vukuatlı nüfus kayıt örneği, öğrenim durumu belgesi, adlî sicil raporu, sigorta primi, tapu/araç ruhsatı gibi temini basit evrakın yanı sıra devlet hastanesinden alınacak heyet sağlık raporu isteniyordu. E-devlet sayesinde sağlık raporu hariç hepsini hallettik. Fakat cânım devletimin cânım kurumu, yine cânım devletimin diğer cânım kurumunun verdiği e-imzalı resmi evrakı kabul etmeyip ille de ıslak imzalı istedi, biraz uğraştık. Neyse… İşin büyüğü heyet…
“Evlat mı edinsek?”
Önceki yazıda niyet ettikten sonra birkaç gün içinde bilgi almak için kuruma/koruyucu aile birimine damladığımızı anlatmıştım: “Koruyucu aile mi olsak?” Koruyucu aile olma niyetiyle gittiğimiz hâlde, görüşmeden sonra kendimize dair şüphelerimiz olmuştu, koridorda şaşkın, darmadağınık, kaybolmuş bir vaziyette oturakalmıştık. Orada öyle düşünüp düşünüp içinden çıkamayınca, “Madem buraya kadar geldik, evlat edinmeyle de ilgili bilgi alalım hele. Sonra uzun uzun düşünürüz gene.” dedik. Evlat edinme birimine darmadağınık kafalarla girip bilgi almak istediğimizi söyledik. Sorumlu kişi en önce “Kimliklerinizi alayım.” dedi. Hemen verdik. Ne düşündük bilmiyorum. Bilgi gizliliğini sağlamak için bizi henüz bilgi edinme aşamasında kaydettiklerini sanıp makul bulmuştuk belki de. Emin değilim. Adam, bize başka bir şey demeden bilgisayarında tıkır tıkır…