Genel

Şans

Enes bize geldiğinde onu karşılamak için ördüğüm battaniyeyi bile bitirememiştim henüz. Hiçbir somut hazırlığımız yoktu. Bir oğlumuz olacaktı ama kaç aylık olacaktı, yazın mı gelecekti kışın mı… Bilmiyorduk. Bize en azından birkaç gün önceden haber verilir sanıyorduk.

Bu yüzden ne lazımsa oğlumuzun gelişinden sonra edindik. Annemin hemen kavuşma günü alelacele toplayıp getirdiği kılık kıyafetten, yeğenlerimden kalma iki üç eşyadan, eczacımızın emanet anakucağından başka daha pek çok şey edinmemiz gerekiyordu. Latifem ertesi sabah araba koltuğu, banyo küveti, bebefonla çıktı geldi hemen. Geyikçi teyzeleri haberi alır almaz kanguru yolladılar. Halam oğlunun en güzel battaniyelerini yolladı – ki bunlar ‘büüp bâti ve küçüp bâti’ adıyla hâlâ Enes’in uyku arkadaşları olarak hizmetteler. Amcam şehir dışından koşup yetişti, prenses torununun park yatağını getirdi. Başka bir sürü ayrıntı için daha ben ihtiyacımızı tanımlayamadan kardeşim yetişti süt oğluna.

Odamızı üçümüze göre şekillendirdik. Dolabımızda Küçük Cücü’nün eşyaları için bir yer açtım.

Ufak tefek alışveriş zamanları yaratmaya çalıştık. Bazen Enes’i anneme bırakıp soluk soluğa çarşıya koşup üç beş kıyafet, öteberi toplayıp hemen yavrumuzun yanına dönüyorduk.

Kanguruyu çok sevdik. Küçük fasulyemizi yorulmadan güvenle yanımızda her yere götürebiliyorduk. Dışarıda olmak için kendimize biraz daha güvenir olunca mobilya seçmek için gezmeye başladık.

Kanguruda bebeği görünce şaşırıyordu mobilyacılar. “Nasıl yani? Bu zamana kadar nasıl oldu da halletmediniz bu işi?!” der gibi bakıyorlardı sanki. Biz zaten ağzımız kulaklarımızda, ayağımız yere basmaz haldeydik; hemen dökülüveriyorduk: “Biz yeni kavuştuk birbirimize, evlat edindik de biz…” diye. Tebrik edenler, hatta gözleri yaşaranlar, gidip diğer personeli çağırıp onlara da anlatanlar oluyordu.

Oğlumun bu ilgiyi görmesini istiyordum sanırım. Onun bunu hak ettiğini düşünüyordum. Varlığına herkesin şahit olmasını, bizim ona kavuşmaktan nasıl mutlu olduğumuzu herkesin görmesini istiyordum. Doğumunda muhtemelen gerçekleşmemiş kutlamanın, bize gelişiyle telafi edilmesini istiyordum. Bu dünyaya hoş geldiğini ve burada hoş karşılandığını hissetmesini istiyordum. Bu yüzden neredeyse uçan kuşa, yerdeki taşa, gökteki buluta söylüyorduk hızlı hızlı, patır patır: “Biz oğlumuza yeni kavuştuk. Çok mutluyuz!”

Çok sürmedi; mobilyası, halısı, perdesi… Dolabında dolu dolu elbiseleri, eşyaları… Hızla gelip buluverdi her biri kendi yerini. Odası oluverdi oğlumuzun, oyuncakları… Hiçbir şeyi eksik kalmadı, hatta her şeyi bol bereketli oldu çok şükür.

Çalıştığım kütüphanenin okurlarından Fatma Hanım, kendi oğullarına yaptığı gibi bir tırtıl yapıp getirdi bir gün. Eşimin iş yerinden bir hanım bir ayıcık örüverdi Enes’e. Adını yeleklere işledi Emine teyze, Şebnem abla. Seda teyzesi etamine Enes’i resmetti, elinde kitapla. Berra teyzesi kitabını resimledi, fotoğraflarını tab ettirdi, odasına şirin süsler ekledi…

Sayamayacağım kadar çok insan, sayamayacağım kadar güzel dokunuşlarla bize yardım etti. Herkes canugönülden bir şeyler yaptı, gelemediyse gönderdi, gönderemediyse aradı… Herkes Enes’i çok sevdi. Enes bizimle beraber çevremizdeki herkesin kalbini ferahlattı, hepimizi sevindirdi.

Nerdeyse herkes dedi ki “Sizin gibi bir ailesi olduğu için Enes çok şanslı.”

Hep aynı şeyi söyledik: Onun şansını bilemeyiz ama Allah onu bize nasip ettiği için, Allah bu yolu bize nasip ettiği için biz çok şanslıyız. Elhamdülillah…

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir