
Niyet
Beraberliğimizin başından beri anne baba olmak, her zaman gündemimizdeki en önemli konu olmadı. Uzun yıllar boyunca çeşitli sürelerde isteme, istememe, bekleme, vazgeçme dönemleri yaşadık bir evladımızın olması konusunda. Kimi zaman evimizde misafir bile ağırlayamayacak kadar çok meşguldük, kimi zaman hayale kapılıp çocuk odası için alışveriş listeleri hazırlayacak kadar heyecanlı…
İnsan kalbi, fıtratı gereği sürekli halden hale geçiyor. Ama toplumun beklentisi asla değişmiyor.
Anne baba olmaya dair ne düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi, ne yaşadığımızı bilmeden, sormadan, umursamadan inanılmaz uzaklıktaki insanlar bile bir an önce “çocuk yapma”mız gerektiğine dair beklentilerini çeşitli yollarla iletip duruyorlardı, neredeyse nişanlılık dönemimizden beri. Önceki cümledeki her kelime grubunun ne kadar can sıkıcı ve sinir bozucu olduğunu aslında herkes bilir. Ama toplum kendini aşıp da bekârları, yeni evlileri ya da çocuksuz evlileri (hatta çocuklu evlileri de) asla kendi hallerine bırakmıyor.
Beklenti baskıya döndüğünde insan kendi kalbini, sükunetini koruyamıyor. Altından kalkılamayacak bir başarısızlık ve yoksunluk duygusu yapışıp kalıyor insanın damarlarına. Eve gelen misafirlerin gözleri mıh gibi o çocuğun yokluğuna çakılıp kalıyor. Ev sahipleri “Ama bakın bu evin duvarlarına sinmiş ne güzel gülüşlerimiz, kahkahalarımız var bizim; beraber başardığımız şu şu işlerimiz var…” diye göstermeye boşuna çabalıyor. Dışarıdakinin delici gözleriyle evin orta yerinde baka baka oyduğu, günden güne büyüttüğü o çocuk şekilli boşluğa gün geliyor evdekiler de düşüyor. Bu sefer, ıssızlık sarıyor evi, içindekileri. Gidilmez gelinmez olunuyor çocuklu ailelerle. Çünkü onlar toplumun ta kendisi. Yeni evlilerin bekârlara yol yordam göstermeye, onları da hemen evlendirmeye çalıştığı gibi çocuklu aileler de çocuksuzları topluma kaynaştırmaya çalışıyor. Henüz evlilik gündemi bile olmayan besbekâr biri “Ya siz de amma tembel çıktınız! Bir yeğenimiz olsun da sevelim artık yaw!” diye takılıyor. Daha ilk bebeğine hamile yeni evli taze hatun, içi acıyarak “eşimle hep sizi düşünüyoruz, ne yapabiliriz nasıl yardım edebiliriz diye konuşuyoruz” diyor. Torun torba sahibi görmüş geçirmiş teyze daha doğrudan müdahale ediyor: “Ayıp ayıp! Başka işin yok mu senin! Bak akranların ikinciye/üçüncüye hamile…” Biri bilmem hangi diyardan kim bilir kaç kişiye rica minnet falan otu getirtiyor, beriki filan şehrin meşhur feşmekan hocasına gitmeyi salık veriyor, öteki filan doktor falan hastaneyi tavsiye ediyor. Bütün bu çabalar, kimse toplumun kurallarına uymayıp/uyamayıp dışında kalmasın diye. Çünkü dışarıda kalan yabanlaşır ve tehlike arz eder.
Bizim hayatımız evimizin ortasındaki o boşluğa düşmek ve geri çıkmak, boşluğu kapatamasak da yanından dolaşmaklarla sürdü gitti senelerce.
Bir gün, o boşluğun en dibinde en karanlığında birbirimize sarılmış ağlarken deyiverdik ki “Biz işte evlat yetimiyiz. Ama belki de bu yetimliğimiz bir anne baba yetimini görüp gözetmemiz için Rabbimizin bir işaretidir.”
Bu ikimiz için de ani bir söylemdi. O anda, kalbimizin en mahzun, en matemli olduğu anda birdenbire ortaya gelmişti. Birden bu fikir bıçak gibi kesti hıçkırıklarımızı.
Evet, çukurun dibindeydik hâlâ ama işte bir ışık yanıvermişti.
Birkaç dakika içinde hemen ilk iş gününde Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne gidip bilgi almaya karar verdik. Düşünecek ne vardı ki? Oyalandığımız her saat, her gün bir yetimin bekleyişini uzatıyordu belki de.


2 Yorum
ÖZLEM KEKEÇ
Zehracım 3 çocuk annesi bir arkadaşın olarak hala soran var bir daha düşünüyormusun diyen aa 2 yetmiyormuydu diyen bitmez kimsenin istegi beklentisi bitmez…. eşinde sende benim hayatımda tanıdıgım en güzel anne babasınız iliklerinize kadar anne babalıgı hissetmek bu olsa gerek ve çoook şanslısınız Rabbimin katında hem anne baba olmanın verdigi mükafat hemde anne babaya ihtiyacı olan bi yavruya anne baba olmak bence sizinki çifte kavrulmuş RABBİM sevginizi muhabbetinizi daim eylesin!siz çok güzel örnek bi ailesiniz canım♡
Fatma Zehra
Özlemcim sen ne güzel bakıyorsun, ne güzel görüyorsun bizi! Çok teşekkürler! Kalbim ısındı, sımsıcak oldu 🙂
Diyen desin diyeceğini, duymayacağız inadına 🙂 Üç çocukla bile kurtulamıyorsan o laflardan biz halimize şükredelim 🙂