Genel
Çocuğa ölümü anlatmak
Güzel kedimiz Biber’i kaybettik geçen hafta. Çok üzücü ve ümidin giderek azaldığı uzun bir tedavi sürecinden sonra -kabul etmek çok zor olsa da- uyutulmasına onay vermek durumunda kaldık. Tek tesellimiz artık ıstırap çekmiyor olması. Enes Biber’in her günkü veteriner ziyaretlerine zaten 20 gündür aşinaydı. O son gün de Biber’i bir şala sararak kucağıma almıştım. Enes’i anneanneye bırakıp Biber’i son kez veterinere götürdük. Hem evden çıkmadan hem de Enes’i bırakırken Biber’in hastanede kalacağını, ona veda edebileceğini söyledim. Ama olayı anlamadığı için vedayı da istemedi. Biberciğimizi hastaneye götürdüğümüzde zaten hayatla bağı koptu kopacak gibiydi. Onu öyle görmek çok zordu. Yine de mümkün olan son ana kadar yanından ayrılmadık. İşlemden sonra bedenini almak…
Mahkeme
Yasaya göre evlat edineceğimiz çocuğa bir sene bakım vermiş olmalıydık ve işte vermiştik. Bu bir senede kurumdan görevlilerle birkaç kez irtibata geçtik, bir kez de ziyaretimize geldiler. Önceden söylemişlerdi bu ilk yılımızda ailemiz hakkında, Enes’in bize uyumu hakkında raporlar tutacaklarını. Bir senemiz dolunca hemen adliyede aldık soluğu: Aile mahkemesine evlat edinmek için başvurduk. İlla ve mutlaka onu nüfusumuza almalıyız, diye bir tutkumuz yoktu. Ama aile olmak için bir sürece girmiştik ve bu adımın da tamamlanması gerekiyordu. Yine de resmi bir iş yapmanın, mahkemeye başvurmanın bir gerilimi oldu. Dava dilekçemizi vermek üzere evden çıkarken bile kalbim titreyerek besmele çekiyordum. Tereddüt ve cesaret… Heyecan ve endişe… Besmele… Besmele… Ömrümde ilk kez davacı…
Birlikte ilk yılımız
Zaman hızlı geçiyor. Enes anneannesinin deyişiyle “salatalık gibi çıtır çıtır büyüdü”. Bu esnada hastalıklar, hastane ziyaretleri, aşılar gibi hem can sıkıcı hem de olağan şeyler oldu, kalplerimizin dünya kadar genişlemesi gibi olağanüstü şeyler de… Alnının önünden sarkan ipek gibi kâkülünden ilk tutamı kesip bir zarfa sakladım. Rengârenk kıyafetleri hızla küçüldü. Narin tırnaklarını büyük özenle kim bilir kaç kez kestim. Ciciler giydirdim, mamalar yedirdim. Her yenilik bir hadise oluyordu hayatımızda. Yoğurdu ilk zaman sevmemişti, sonra sever oldu. Yumurtayı yiyorken, yemez oldu. Bazı gün iyice yedi doydu, bazı gün yemedi bir şey. Bazı gün mışıl mışıl uyudu, bazı gün sanki kabus görüyordu. İşlerimizi yapar, hayatlarımıza devam ederken en önemli gündemimiz Enes oluvermişti:…
Kalbimin şarkısı
(Bu yazıyı günlüğümde buldum, okuyunca o zamanlara gittim…) Günler dolu dolu geçiyor. Enes… Kalbimin şarkısı, sesi, neşesi oldu. Güzel bir lütuf oldu, bana süt izni verdiler. Öğleden sonra evdeyim yani. İşten eve koşarak gidiyorum. Annem ablama gidince karşı komşumuz Selma abla bakmaya başladı Enes’e öğlene kadar. Esas mesaim Enes’le eve girince başlıyor. Onu yatağımıza koyuyorum. Konuşa söyleşe temizleniyorum. Ben etrafta dönüp durdukça o da konuşuyor, gülüyor. Ben de ona laf veriyorum, şarkı söylüyorum. Sonra oturma odasına gidiyoruz. Onu zıpzıpa koyuyorum. Bayılıyor orda zıplamaya, yaylanmaya, sallanmaya. O sırada ben de onun öğle öğününü hazırlıyorum, çorba yemek her neyse… Hala dik oturamadığı için pusette yediriyorum türlü maymunluklarla. Sonra keyfine göre ya biraz…
Şans
Enes bize geldiğinde onu karşılamak için ördüğüm battaniyeyi bile bitirememiştim henüz. Hiçbir somut hazırlığımız yoktu. Bir oğlumuz olacaktı ama kaç aylık olacaktı, yazın mı gelecekti kışın mı… Bilmiyorduk. Bize en azından birkaç gün önceden haber verilir sanıyorduk. Bu yüzden ne lazımsa oğlumuzun gelişinden sonra edindik. Annemin hemen kavuşma günü alelacele toplayıp getirdiği kılık kıyafetten, yeğenlerimden kalma iki üç eşyadan, eczacımızın emanet anakucağından başka daha pek çok şey edinmemiz gerekiyordu. Latifem ertesi sabah araba koltuğu, banyo küveti, bebefonla çıktı geldi hemen. Geyikçi teyzeleri haberi alır almaz kanguru yolladılar. Halam oğlunun en güzel battaniyelerini yolladı – ki bunlar ‘büüp bâti ve küçüp bâti’ adıyla hâlâ Enes’in uyku arkadaşları olarak hizmetteler. Amcam şehir…
Seni çok sevdik süt oğlan!
Süt hısımlığı yada süt akrabalığı bir kadının kendisinden doğmamış bir bebeğe süt vermesiyle oluşan ve İslam’a göre mahremiyet açısından tarafları biyolojik akrabalarıyla aynı duruma getiren çok özel bir ilişki. Evlat edinmeye karar verdiğimizde yavrumuzla süt hısımlığı kurmak için de ümitliydik. Zira fıkıhçıların evlat edinmenin önünde engel olduğunu belirttiği mahremiyet sorununu süt akrabalığı kurarak çözmek mümkün. Doğurmamış, hatta başından hamilelik geçmemiş kadınların bile Allah’ın izniyle süt anne olabildiklerini biliyordum. Bunun bana da olmasını niyaz ediyordum. Öte yandan biz başvuru yaparken hem benim kardeşimin hem eşimin kardeşinin beklediğimiz yavruya süt verebilmeleri muhtemel görünüyordu. Tabii bebeğimiz erkek olacağı için, benimle mahremiyet sorununu çözebilmemiz için, benim kardeşimin süt vermesi çok önemliydi (süt teyze olacaktım).…
Despotik Süpermarketler ve Semt Pazarları ya da Okul ve Okulsuzluk
Günümüz okulları süpermarkete benziyor, ancak epey despotik bir haline, neden ve nasıl olduğunu anlatacağım. Her türlüsünden, çeşit çeşit, gerekli gereksiz ürünü bir arada, yan yana bulabilirsiniz bu süpermarketlerde. İçeri girerken bir ihtiyaç listesi olanın bile çıkarken genelde ihtiyacı olmayan bir sürü şeyi poşetine doldurduğu ve düşündüğünden fazlasını ödediği, eve varınca bir yüklendiği poşete, bir de elindeki fişe bakındığı yerler, okullar… Eğitim süpermarketleri olan okullar, kaçınılmaz şekilde kapitalizmin hizmet ve kaynak üretimi kurumları olarak, öğrenmeyi de bir tüketim nesnesi haline getirmiştir. Süpermarketlerden içeri girdiğinizde alacağınız ürünler standartlaşmıştır, talebinizi yönlendirmek için önceden ürün geliştirme uzmanları tarafından itinayla tasarlanmıştır. Bu ürünlerin üzerinde uzun uzun çalışıldığı, emek verildiği, kaynak ayrıldığı şüphe götürmez. Besin değerleri,…
Evlat Edinmek Caiz Midir?
Özellikle dindar insanların evlat edinmek konusunda aklına ilk düşen sorulardan birisi bu. Ne yazık ki bu soruyu soran insanların içinde kaldığı bir ikilem var: Bir yanda evlat edinilecek çocuklara (hatta bazen kendilerine) dair bir aciliyet ve şefkat duygusu, bir yanda da dini olarak bu işin mümkün olmadığına hatta yasaklanmış olduğuna dair düşünce. Bu konuda yazılanlara, konuşulanlara bakıldığında kafanızın karışmaması, canınızın sıkılmaması mümkün değil. Bizimse kafamız ve içimiz oldukça rahat. Uyguladığımız çözümü kısaca ifade edelim. Evlat edinmenin dinen üç sakıncası olabilir. Olabilir diyorum, çünkü bu sakıncaların hepsi kolaylıkla ortadan kaldırılabilir, yeter ki bir yavrunun yetimliğini ortadan kaldırmayı gönül istesin, bahane üretilmesin. Sakınca – Mahremiyet: En çok öne sürülen sakıncalardan birisi bu.…