
Kurumdan İlk Ziyaret
Başvurumuzu yaptıktan sonra hiç bitmeyeceğini sandığımız, hatta bir ara başvuru yaptığımızı bile unuttuğumuz uzun bir bekleyiş başladı. Başvuru öncesindeki hazırlıklar esnasında yaşadığımız koşturmaca bitmişti. Şimdi sessiz ve sabırlı bir bekleyiş vardı. Epey sessiz…
Başlarda birkaç haftada bir yolumuzu düşürüp ya da telefon edip sıramızı soruyorduk. Pek ilerleme olmuyordu açıkçası. Oysa sosyal hizmetler görevlimiz “tahminen 8-9 ay içinde bebeğinize kavuşursunuz” demişti. Aylar geçiyordu, canımız sıkılmıştı. Yavaşlığın nedenini merak edip sorduk. “Devletin biyolojik ailelere desteği arttığı için evlat edinilmek üzere devlet korumasına emanet edilen bebeklerin sayısı azaldı” dediler. Üzülemedik, çok şükür dedik.
Sürekli telefon etmekten yorulduk, aramayı bıraktık. Derken bu sefer müdürlükten onlar aradılar. Heyecanlandık. “Ahmet Bey sizin evin oradayız, müsaitseniz ziyaret etmek istiyoruz” dediler. Saat 4 civarıydı sanırım, eşim işte. Neyse ki benim vaktim müsaitti, “elbette buyurun” dedim, işyerinden çıkıp soluğu evde aldım. Hemen ardından sosyal hizmetler görevlimiz ve yardımcısı geldi. Evi gezdiler, oğlumuz için ayırdığımız ama o ara kedimizin kaldığı odayı gördüler. Tabi odanın içi kedi oyuncakları, kedi çantası, kedi kulesi vs. hep Biber’in eşyaları ile dolu. Oğlumuza (Enes’e) dair en ufak bir eşya hazırlığımız yoktu o ara. “Daha eşyalarını almadık, ehe, kem küm…” Hafiften terlemedim dersem yalan olur. Neyse ki olumsuz bir şey söylemediler. “Eviniz kaç oda?”, “sizin mi kira mı?” gibi sorulardan sonra, “bir soğukluk almaz mıydınız?” desem de oturmayıp yaklaşık 5 dakika içinde çıktılar.
İlk ziyaretimiz bu şekilde çat kapı yapılmış oldu. Fena geçmedi yine de. Bizim de sönmüş olan beklentimiz yeniden alevlendi. Ta ki habersiz, sessiz aylar birbiri ardısıra geçip yeniden bir kayıtsızlık hali üzerimize çökene kadar…

