
Hayâl sürgünü
Uzun yıllar önce bir dostumuz rüyasında bizi görmüş. Hatta önce bizi görmemiş de öldüğümüzü öğrenmiş ve cenazemize katılmış. Rüyanın devamında öğrenmiş ki ölen biz değilmişiz de bizim yedi yaşındaki yavrumuzmuş.
Bu, görenin bile hiçbir anlam yüklemeyeceği absürd bir rüya olabilir, herkes bazen böyle acayip rüyalar görür. Ama bu rüyayı duyduğumda kalbimde uçuk çıkmıştı, günlerce sızım sızım sızlamıştı kalbim. Çünkü bu, rüya değil gerçek olabilirdi. Gerçekten birimiz veya ikimiz birden ölmüş olabilirdik. Gerçekten yedi yaşında bir çocuğumuz olabilirdi. Gerçekten onu kaybetmiş olabilirdik. Ama gerçekte o yoktu ve onu kaybetmemiştik. Ezeli dostum anksiyete bu rüyayla ve onun sunduğu zengin ihtimallerle günlerce beslendi. Sonunda nihayet sakinleştiğimde bir kez daha bizim için “mümkün dünyaların en iyisi”nin içinde bulunduğumuz olduğuna kani ve razı oldum ve her tür hayali bu dünyanın dışında tutmaya devam ettim.
Heyet raporunu tamamlayıp hastaneden çıktığımızda, arabamıza yerleşirken hem rahatlamış hem de daha da heyecanlanmış bir hâldeydik. Evet, niyetimiz karara dönmüştü, kararımızı eyleme evirmiştik ama bütün bunları yaparken hiç müşterek hayâl kurmamıştık. “Çocuğumuz olunca şöyle olur, böyle yaparız” gibi şeyler hiç konuşmamıştık. Gözümüzü ayak ucumuzdan kaldırıp hiç ileri bakmıyorduk ki…
O gün, o anda, herhâlde eylemin sıcağıyla, birden bire eşime aklında bir isim olup olmadığını sordum. Yokmuş. “Sen düşündün mü?” dedi. “Enes” deyiverdim.
Düşünmüş müydüm hiç? Hatırlamıyorum.
Düşündüysem bile uzun boylu düşünmemiştim, o kesin.
Eşim dakikalarca tekrarladı bu ismi. Başka şeylerden konuşurken bile zihni hep aynı yerdeydi. “Enes ha? Enes… Enes…” deyip durdu kendi kendine. Sevdi bu ismi.
Sevgiyi çağıran bir isimdi zaten. Kalpler arasında ünsiyete, yakınlığa dair çok güzel anlamları vardı. Dostluk kokuyordu.
Eşim ismi sanki tadını çıkarırcasına tekrarladıkça ben korkmaya başladım. Çünkü o bu ismi düşündükçe, zikrettikçe sanki Enes aramızda, hemen arka koltukta var oluyor, vücut buluyordu. Bir an bunu o kadar gerçek hissettim ki dönüp arkama bakmaya korktum orada gerçekten Enes’i görüverirsem diye. Ama çok erkendi henüz. Başvurumuzu bile yapmamıştık. “Keşke demeseydim!” dedim içimden. Ya başvurumuz kabul edilmezse? Ya reddedilirsek?

